koyun edebiyati

  • ana sayfa




  • kafama estikce ekliyom
    yeniden eskiye dogru sirali


    lollingdon downs xli

    Roses are beauty, but I never see
    Those blood drops from the burning heart of June
    Glowing like thought upon the living tree
    Without a pity that they die so soon,
    Die into petals, like those roses old,
    Those women, who were summer in men's hearts
    Before the smile upon the Sphinx was cold,
    Or sand had hid the Syrian and his arts.
    O myriaddust of beauty that lies thick
    Under our feet that not a single grain
    But stirred and moved in beauty and was quick
    For one brief moon and died nor lived again;
    But when the moon rose lay upon the grass
    Pasture to living beauty, life that was.

    -----------------

    Bütün, bütünlemeler bir yana
    Sarışın bir bar kadını ile lokanta vagonunda
    Bir imza koyarım 100.000
    Ben sadece imza koyarım, başkasının adına.
    Bu tren kaç yıldır yürüyor.
    Menü!..
    Tavalar, ıskaralar,haşlamalar, vesaire
    Benim yetkim ne sanki trenler uzunsa
    Öyle değil mi bayım?
    İşte siz de buradasınız ben de buradayım.
    Değil mi bayım?
    Bir gün örneğin kendi adıma bir imza
    Ben yokum.
    Ben hep verilen bir yetkiyi yaşarım.

    "Siz bayan Ceylan af buyurun,
    içkiler karışık,
    bir çocuğun kırmızı yorganı eskidi
    artık."

    Venezuela başkaldırmasında 400 kişi öldürüldü ise
    Değil mi bayan Ceylan? Ben buna ne yaparım?
    Ben sonsuz bir eğitim yaşarım.
    Anımız büyük büyük kalınca duvarlara
    Üzgün bakışlarım, bıyıklarım, saçlarım
    Hepiniz tanıksınız, hepinize bir şarkı benden
    İşte sonunda ben fonde de pouvoir'ım..
    Ben seçimleri, kaçamakları ve alkolü yaşarım

    "Çitlembik ağaçlarını gördük. Oysa
    kırmızı yorganı eskidi bir bebeğin.
    Ben biliyorum. 604 gümüş Roma sikkesi
    kayboldu müzelerden. Ki o sadece
    Şarap ve köle almaya yarayan bir Roma
    parasıydı.
    Korkuyorum duyarlığımdan ve tanrısızlığın
    adını anmaktan.
    Sonsuz düzenini sürdürürken bir deniz
    eski çağlardan..."

    "Yağmurdu ıslandık.
    Kazıcılar oradaydılar. Kazdık.
    Korktuk ve ağladık.
    Toprak kara ıslaktı. Yakardık."

    -----------------

    Susuz bir aklık başlayınca aramızdan
    yavaşça oluyor ellerime bulaşması,
    bir eksiyle yüklü minüskül H harfinden
    bir meydan çarpmasından,
    beni hatırlamakların

    Bunlar bizim kızlarımızdır
    Kara güller önlerinde kara
    saçları çılgınca ikiye ayrılmış,
    -hiçbir şey eski açıklığında değil ki-
    yavaşça oluyor ellerime bulaşması,
    bir ot sesinden bir at akşamından,
    tam şehir içinde, otobüs durağında,
    birden ulaşılmaz gençlikleri her şeyin...

    Yapmayın... Nasıl inanırım eşitliğine!.
    Her yerde gençtir o Büyük Su.
    Kıyıdadır,
    boyalı sandallar ve sabah çocuğu kıyısındadır
    Kırları ve ormanları geçince hemen,
    şehir bitince yani çok kolay
    yani lokantalar bitince sayın örtüleriyle,
    kuzuların danaların kıyma yapıldığı kasaplardan sonra
    elmalardan karpuzlardan biraz ötede
    yani uzakta...
    -hiçbir şey artık eski açıklığında değil ki-
    yani kiliseden bozma camilerde
    yani askeriyle deposu yapılmış,
    yani burda, orta yerde, ışıkta ve parada
    zaman zaman gökyüzü gecesi aralığında.
    .....
    Bir denizin yanında nedir ki bıyıklı ve saçları dökülmüş bir adam,
    kötü bir alışkanlıktan başka nedir bir adam...

    -----------------

    zalimin hadsiz zulmüne seçilmiş kurbanım şimdilerde
    tepeden tırnağa fazlalıkları üzerime zimmetlenmiş dünyanın
    kör düğümler atılmış şefkatle çabaladığım sonuçlara
    ayakkabılarıma
    soğuk betonlar dökülmüş adımlayacak hali kalmamış mecalimin
    yazık ki
    her gün, biraz daha gururla bakıyor aynalar derinleşen çizgilerime
    her gün, biraz daha sömürmekte saçlarımı kardan beyazlar
    yazık ki
    parmakalrımın arasından
    çözülmüş su gibi akıp gidiyor yaşamak gemleyemiyorum zamanı
    bilseydim
    deli bir tay gibi koşmazdım patikalarda
    nihai
    kaidesi değişmiyor atıl düzenin
    küflü bir çekmecede liyakatle
    yerini sağlamlaştırıyor olduramadıklarım

    -----------------

    for annie(his best poem imo)

    Thank Heaven! the crisis,
    The danger, is past,
    And the lingering illness
    Is over at last—
    And the fever called "Living"
    Is conquered at last.

    Sadly, I know
    I am shorn of my strength,
    And no muscle I move
    As I lie at full length—
    But no matter!—I feel
    I am better at length.

    And I rest so composedly,
    Now, in my bed,
    That any beholder
    Might fancy me dead—
    Might start at beholding me,
    Thinking me dead.

    The moaning and groaning,
    The sighing and sobbing,
    Are quieted now,
    With that horrible throbbing
    At heart:—ah, that horrible,
    Horrible throbbing!

    The sickness—the nausea—
    The pitiless pain—
    Have ceased, with the fever
    That maddened my brain—
    With the fever called "Living"
    That burned in my brain.

    And oh! of all tortures
    That torture the worst
    Has abated—the terrible
    Torture of thirst
    For the naphthaline river
    Of Passion accurst:—
    I have drank of a water
    That quenches all thirst:—

    Of a water that flows,
    With a lullaby sound,
    From a spring but a very few
    Feet under ground—
    From a cavern not very far
    Down under ground.

    And ah! let it never
    Be foolishly said
    That my room it is gloomy
    And narrow my bed;
    For man never slept
    In a different bed—
    And, to sleep, you must slumber
    In just such a bed.

    My tantalized spirit
    Here blandly reposes,
    Forgetting, or never
    Regretting, its roses—
    Its old agitations
    Of myrtles and roses:

    For now, while so quietly
    Lying, it fancies
    A holier odor
    About it, of pansies—
    A rosemary odor,
    Commingled with pansies—
    With rue and the beautiful
    Puritan pansies.

    And so it lies happily,
    Bathing in many
    A dream of the truth
    And the beauty of Annie—
    Drowned in a bath
    Of the tresses of Annie.

    She tenderly kissed me,
    She fondly caressed,
    And then I fell gently
    To sleep on her breast—
    Deeply to sleep
    From the heaven of her breast.

    When the light was extinguished,
    She covered me warm,
    And she prayed to the angels
    To keep me from harm—
    To the queen of the angels
    To shield me from harm.

    And I lie so composedly,
    Now, in my bed,
    (Knowing her love)
    That you fancy me dead—
    And I rest so contentedly,
    Now in my bed
    (With her love at my breast).
    That you fancy me dead—
    That you shudder to look at me,
    Thinking me dead:—

    But my heart it is brighter
    Than all of the many
    Stars in the sky,
    For it sparkles with Annie—
    It glows with the light
    Of the love of my Annie—
    With the thought of the light
    Of the eyes of my Annie.

    -----------------

    from "i stood tiptoe upon a little hill"

    What first inspired a bard of old to sing
    Narcissus pining o'er the untainted spring?
    In some delicious ramble, he had found
    A little space, with boughs all woven round;
    And in the midst of all, a clearer pool
    Than e'er reflected in its pleasant cool,
    The blue sky here, and there, serenely peeping
    Through tendril wreaths fantastically creeping.
    And on the bank a lonely flower he spied,
    A meek and forlorn flower, with naught of pride,
    Drooping its beauty o'er the watery clearness,
    To woo its own sad image into nearness:
    Deaf to light Zephyrus it would not move;
    But still would seem to droop, to pine, to love.
    So while the Poet stood in this sweet spot,
    Some fainter gleamings o'er his fancy shot;
    Nor was it long ere he had told the tale
    Of young Narcissus, and sad Echo's bale.

    -----------------

    come to the garden, maud